top of page

Affife Jale Türk tiyatrosu

  • 18 Ağu
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 23 Ağu

Türkiye tiyatro tarihine damga vuran Afife Jale, yalnızca bir oyuncu değil; sahneye çıkan ilk Müslüman Türk kadını olarak bir sembol. “Afife” adlı tiyatro oyunu ise bu sembolü yeniden

canlandırırken, aslında bir toplumun vicdanına ve kendi iç hesaplaşmasına ayna tutuyor.



Affife Jale Türk tiyatrosu

Oyun, Afife’nin yasaklarla, önyargılarla ve toplum baskısıyla dolu yaşamını merkezine alıyor. Ancak yalnızca bir biyografi değil; sahnenin, kadının kamusal alandaki varoluş mücadelesiyle kesiştiği bir sosyolojik dram. Oyunun kurgusu, seyircinin Afife’nin yalnızca trajedisine değil; aynı zamanda cesaretine de tanık olmasına imkân tanıyor.


Bir izleyici şu yorumu yapıyor:“Afife’nin hikâyesi sadece geçmişte kalmış bir kadının acısı değil, bugünün kadınlarının da sahnede, işte, sokakta verdiği mücadelenin simgesi.”


Başroldeki oyuncunun duygusal yoğunluğu taşıma biçimi, izleyiciyi Afife’nin yalnızlığına sürüklüyor. Ancak bazı sahnelerde fazla melodramatik tonlar, karakterin gerçekçi gücünü gölgeleyebiliyor. Yine de Afife’nin sesi titrediğinde bile güçlü çıkışı, salonda yankılanan bir direnç haline geliyor.

Yan karakterlerin oyunculukları Afife’nin dramını desteklese de, özellikle erkek karakterlerin zaman zaman tipik “otorite” figürüne indirgenmesi, oyunun derinliğini sınırlıyor.


Dekor, minimal sahne tasarımıyla izleyiciyi Afife’nin içine sıkıştığı yalnız dünyaya hapsediyor. Bir izleyici şöyle yorumluyor:Dekorun sadeliği, Afife’nin yaşadığı baskıyı daha da görünür kılıyor. Boşluk, onun yalnızlığını temsil ediyor.Kostümler ve makyaj ise dönemin ruhunu yansıtırken, bazen fazla teatral kalabiliyor. Özellikle final sahnesindeki kostüm tercihi, Afife’nin hem sahnedeki hem de hayattaki yıpranmışlığını etkileyici bir şekilde gösteriyor.



Yönetmen, oyunun temposunu zaman zaman fazla didaktik bir anlatıya sürüklüyor. Ancak sahneler arasındaki geçişlerdeki görsel ve müzikal tercihler, oyuna güçlü bir dramatik akış katıyor. Yönetmen, Afife’yi yalnızca bir figür değil, bir sosyolojik simge olarak sahneye taşıyor.


Senaryo, bireysel bir trajediyi kolektif bir bellekle buluşturuyor. Afife’nin sahneye çıkış mücadelesi, kadınların toplumda görünür olma savaşının metaforu haline geliyor. Bugün bile birçok kadın sanatçı, işçi ya da akademisyen “sahneye çıkmanın bedelini” farklı biçimlerde ödemiyor mu?



Bir tiyatro eleştirmeni yazısında şöyle demişti:“Afife, yalnızca bir kadının hikâyesi değil; sahnede olmanın, ses çıkarmanın ve görünür olmanın bedelidir.”


Affife Jale Türk tiyatrosu

Afife’nin hikâyesi, yalnızca tiyatro sahnelerinde değil, bugünün sosyal hareketlerinde de yankılanıyor. #KadınlarSahnede etiketiyle yapılan tartışmalar, Afife’nin mirasının hâlâ güncelliğini koruduğunu gösteriyor. Oyunun bugünkü değeri, yalnızca tarihsel bir figürü anmak değil; bugünün eşitsizliklerini fark etmeye çağırmasıdır.


Çoğu izleyici Afife’yi bir “trajedi kahramanı” olarak görüyor. Oysa bu oyunu izlerken aklımdan geçen soru şuydu:“Acaba Afife sadece yasaklara karşı direnen bir kadın mıydı, yoksa toplumun ona biçtiği tüm rollerden sıyrılıp kendi varoluşunu ilan eden ilk feminist sahne aktörlerinden biri miydi?”

Belki de Afife, yalnızca tiyatro sahnesinde değil, bugünün sokaklarında, kürsülerinde ve ekranlarında yaşamaya devam ediyor.



“Afife” oyunu, sahnenin ışıklarını bir kadının mücadelesine yönelterek hepimize şu soruyu soruyor:


“Bizler bugün sahneye çıkan kadınların ışığını daha ne kadar gölgelemeye çalışacağız?”

 
 
 

Yorumlar


zeki oguzhan yilmaz tiyatro egitmeni ve oyunculuk uzmanı
bottom of page